En iyi tanıdığım şehrin en bildik semtinde, sürekli kayboluyorum. Farklı yollardan dönüp dolaşsam da kendimi hep aynı meydanda buluyorum, gideceğim yere varamıyorum.
Okuması ne de saçma değil mi?
Gelenler gidiyor, zaman geçiyor, bir kısır döngü ardarda kendini tekrarlıyor. Görünmez olmak yetmezmiş gibi, varlığım yokluğumu değiştirmiyor.
Önce yeni bir yabancı geliyor. Kuşkulansam da “ona” kanıp evet diyorum. Eh, bana giydirdiği kostüm kafasındakine yakışmayınca O “bana” aldırmadan dönüp gidiyor.
Her gidenin ardından içimdeki dipsiz kuyuda düşüyorum. Kendimi, artan umutsuzluk miktarımla, en az bir önceki noktaya tırmanmaya çalışırken buluyorum.
Kolum bacağım ağrıdı, isyandayım.