Bu hafta aklıma çok eski bir hikâye geldi.
Bir dönemde ruhuma eş bulduğum bir birey, büyük bir ısrar ve de hevesle beni kovalamıştı. Sokaklarda yönsüz uzun yürüyüşlerden, bir daha hiç içine girmediğim kafelere gezmiştik. Birbirimize müzik dinletmiş, hayaller dillendirmiştik…
Gençlik çok eğlenceli bir meslektir.
Sonrasında saf duygular cümlelere kurulmuştu. Seni seviyorum dediğini duyduğuma eminim.
Sonu gelmeyen Sms’ler ve ara konuşmaları yanımda olmadığı zamanları da O’nunla doldurdu. Sonra bir cumartesi geldi. Ortak bir arkadaşın doğumgününe gidecektik. Yani üçüncül kişilere kısık duyurunun yapılacağı ve birlikteliğin sunulacağı gün, o günkü tahminimle, o cumartesiydi.
Arabayla beni almaya geldi.
Kız arkadaşıyla beraber.
…
“Fool me once, shame on you; fool me twice, shame on me.”
Aynı kişi tarafından ikinci defa kandırılmadım ama bu olay başıma bir defa gelmedi.
O zaman kendime soruyorum: Neden?.
Saygı Gizem, saygı. Önce kendine sonra karşındakine..